19 Haziran 2009 Cuma

Belki de bilmiyoruz da, sadece bildiğimizi sanıyoruz… Belki bildiğimizi sandığımıza göre davrandığımızdan sandığımızı cisimlendiriyor, doğruluyor ve bilgi’ye dönüştürüyoruz… Belki hepsi yalan bunların… Belki de koca bir illüzyon fanusunun içinde önümüze atılan yemleri baş edemediklerimizin sebebi sanıyor, asıl sebebin o akışkanlığın içinde tutunamayışımız olduğunu unutuyoruz. Tutunamazlığımıza tutunarak belki de... işte öööyle, oyalanıp duruyoruz…

20 Mayıs 2009 Çarşamba


“Kişi, hep, dilegetirmek isteyip hiç dilegetiremedikleriyle karşı karşıya gelir:Bunları dile getirmeye çalışsa, bakar, hiç de o en başta dilegetirmek istedikleri değiller – sussa, o zaman da, daha önce dilegetirdikleri işe karışır: “İşte, dilegetirdiğin bizdik ya hep” derler...

Kişi, konuştukça susması gereken;

Sustukça da konuşmaya itilendir.

Kişi, ne konuşabilen, ne de susabilendir.

Kişi, dilegelemeyen – ve susturulamayandır.

Kişinin dili durmaz – suskunluğu bile, dilegelir.

Kişinin dilegelmesi, suskunluğu;
Susması da dilegelişidir.

Kişi, konuşur – ve susar;
Susar – ve konuşur.

Kişi, konuşan ve susandır.

Kişi, susan ve konuşandır.”

O. Aruoba

13 Mayıs 2009 Çarşamba

ÖLMEK İSTİYORUM!!!

29 Nisan 2009 Çarşamba

tuhaf hisler içindeyim bu aralar… tanımlaması güç hisler…. garip bir öfori halim var… arkası boş… belki arkası hissizlik… ya da uyuşuk bi hislilik…. bilmiyorum… tanımlayamıyorum… arada bir yoklayan titremeler var… hala burada mısın der gibi… tuhaf üşümeler… bi garip serkeşlik… bi garip kaybolmuşluk… bi garip tükenmişlik… bi garip boşluk hissi… hiçbir şey yapmak istemiyorum… yaptığım şeyleri de istemiyorum, sevmiyorum… içim acıyor… sanki ruhum kanıyor… tenime geçirdiğim tırnaklarımın arasından et parçaları topluyorum şimdi… ağlıyorum… her gördüğüme, her duyduğuma, her hissed'ebil'diğime ağlıyorum bu aralar… içim bomboş gibi… sanki içimde kocaman bi kütle vardı, bi gün bilmediğim bi el bana hissettirmeden aldı götürdü onu gibi… yeri boş şimdi… varlık’ını tanımlayamadığım, ama var’lığını bildiğim o şeyin yeri bomboş şimdi… bombok… bombokum şimdi…

28 Nisan 2009 Salı

AŞK???? (bkz. Düşmedim daha, by Umay Umay)

27 Nisan 2009 Pazartesi

sus... ? pus.... ? kus.... !!!

25 Nisan 2009 Cumartesi

belki de Ben'den Bir'e...



Baktığım yerde gördüğüm o değil bazen, bıraktığım yerde sandığım orada değil… yaşam akıp gidiyor, su misali parmaklarımın arasından kayıyor, yitiyor… bazen yetişemediğim duygusuna kapılıyorum… yetiştirmeye çalışırken hep bir şeyleri, belki de kendimi yetiştiremiyorum ben, yetişemiyorum hiç bir şeye, yere, kimseye… bazen aynada gördüğüm ben değil gibi geliyor… başka biri… gözleri uzak, ismi yabancı, duruşu tuhaf biri… bakıyorum gözlerinin içine… buradasın diyorum… buradayım… burada… bura’da… bu’rada… yabancı geliyor sesim… sen ile ben oluyor, ben ile o… korkuyorum… yaşam yabancı… nefes almak tuhaf bi şey… tüylerim ürperiyor… bu bile yabancı… trevenian’ın bi kitabındaki insan akvaryumu geliyor aklıma… akvaryumun içindeki ben miyim geri kalan mı bilmiyorum… alışamıyorum… deniyorum… burası tuhaf bi yer… gözlerimi kapıyorum, dinliyorum… dünya, seni dinliyorum… anlat bana geri kalanı… anlat, nasıl yaşanır burada… yaşamak… nedir yaşamak burada… hissetmek seni… hissetmek ruhunu, analığını… sığınmak belki bir ağacının kovuğuna, ağlamak karanlığından korkarak… düşmek, yuvarlanmak yaratılmış, üretilmiş uçurumlarından… ağlamak için sızlayarak…. her akan damlada yüreğine bir yenisini ekleyerek… ağlarken çığlık atmak isteyerek… ama hissetmeyerek… garip bi uyuşukluk içinde zamanın akmasını umarak… bildiğin ama hatırlamadığın bişeyleri bekleyerek… tanımadığın birini özleyerek… düşerek… saçma olduğu bile bile isyan ederek… kızarak… sonra susarak… çökerek… ağlayarak… düşerek… çökerek… üşüyerek… düşerek… çökerek… bilerek… düşerek… düşerek… yuvarlanarak… bilmediğin bir yerden… derinliğini bilmediğin bir yere… en dibi bulamayarak… düşerek… ama bir türlü erişemeyerek… ağlayarak… çökerek… düşerek… biterek… bitecek… belki de çoktan bitti diyerek… belki diyerek… belki ben’di bi yerlerde… bitti zamanın bir yerinde… belki sevdi, belki ağladı, belki çöktü, belki düştü yuvarlandı, belki küçücüktü, küçücük bi melekti belki de… dünya zamanının anlamadığı bir tarihinde, tanıyamadığı bir yerinde, bilmediği bir dilinde küçücüktü kayboluverdi birdenbire… belki de ben’den bir’e….